BLOĞUMA SAFALAR GETİRDİNİZ...:)

Çok afilli sözler bilmem.. kimisi vardır böyle edebiyat parçalar..yazar da yazar.Ben de öğrenirsem yazarım bi gün size.Size sunacağım tek şey yapmacıklık ve özenti dışındaki tüm samimiyetimdir.İnşALLAH size de bize de yararlı olur...:)

buyrun şimdi blog zamanı:)

24 Mayıs 2007 Perşembe

Haramı gizli tutmak

SORU: “İşlenen bir haramı anlatmak dînimizce câiz midir? Günahların örtülmesi için kişi böyle bir suçunu gizlemesi mi gerekir? Yani kul kendi vicdânında mı tevbeye sarılmalıdır? Yoksa kul, ‘Ben şöyle bir suç işledim. (Belki istemeyerek) cezâsını bana uygulayın.’ diyebilecek güvenilir bir kimseyi mi aramalıdır? Doğru olan hangisidir?”

Günahlar, kulun Rabbi ile rabıtasına sınır koyan parazitlerdir. Kulun, Yüce Yaradanı ile görüşmesinin sağlıklılığı, bu parazitleri hayatından temizlemesi ile yakından alâkalıdır.
Bir yakınınızla telefon görüşmesi yaptığınızı farz edelim. Araya bir parazit girdiğinde, nasıl görüşmeden bir şey anlamıyorsunuz ve görüşmeyi yarıda kesip önce parazitin giderilmesine çalışıyorsunuz... Veya bir tv kanalını izlerken araya parazit girip, görüntü ve ses kaybolduğunda, nasıl kanalı izlemeyi bırakıp, önce sesin ve görüntünün netliğini sağlıyorsunuz.
Fizik âleminde defalarca yaşadığımız bu hâdise, mânevî âlemde Rabbimizle olan ilişkilerimizde daha öncelikli olarak söz konusudur. Mânevî âlemin parazitleri günahlardır, haramlardır, Allah’ın yasak kıldığı davranışlardır, dînimizin nehyettiği hareketlerdir, vicdanımızın mahkûm ettiği suçlardır.

Günahlar, haramlar ve Allah’ın yasakladığı davranışlar konusunda bize ilk hesap soran vicdanımızdır. Allah nezdinde bizi en çetin sorguya çeken kurum vicdanımızdır. Vicdanımızın sorgusu karşısında temize çıkabilmek ise tövbenin tâ kendisidir. Temize çıkmadığımız sürece vicdanımız bize baskı yapmaya ve bizi kınamaya devam eder.

Kulun tövbekâr sayılması için kendi vicdanında, yani kendi özünde ve içinde günahlarına karşı pişmanlığa ve tövbeye sarılması en önemli şarttır ve yeterlidir. Günahlarını başka bir kurumun veya kişinin önünde sayıp dökmeye gerek olmadığı gibi, böyle bir davranış tevhid inancı ile de bağdaşmaz. Çünkü Allah’tan başka hiç kimse günahlara tövbeyi kabul veya red konusunda ya da günahlara cezâ takdir etmek hususunda yetki sahibi değildir.

Kul hakkını içeriyor olmadıkça günahlar şahsîdir ve kul ile Rabbi arasındadır. Kul hakkını içeriyor olması halinde ise günah, yalnız hakkı zedelenen kul ile hakka geçen şahıs arasında bir meseledir ve üçüncü şahıslar açısından yine gizlilik taşır.

Yani günahları; 1- Kul, 2- Allah, 3- Hakkı çiğnenen kuldan başka diğer şahısların bilmesine gerek yoktur. Günahların özünde “gizlilik” esası vardır ve bu korunmalıdır. Allah’ın “Settâru’l-uyûb” ismi günahları gizlemek istemektedir. Af yolunun açık kalması için günahların gizli kalmasına şiddetle ihtiyaç vardır. İnsanın kusur ve günah işlemeye kabiliyetli bir fıtratı bulunduğunu1 beyan eden Üstad Saîd Nursî Hazretleri, Cenâb-ı Hakkın Settâr ve Gaffâr isimlerinin kusurlar ve günahlara karşı bir siper hükmünde bulunduğunu; yalnız Kendisine sığınıldığında Cenâb-ı Hakkın günahları örttüğünü, gizlediğini ve bağışladığını kaydeder.2Âdil mahkemeler, kamuyu ilgilendirmeyen suç ve günahların peşine düşmezler. Günah veya suç bir veya birden fazla kişinin hakkı ve hukûku ile ilgili bir alanda işlenmiş ise, mahkemeler elbette suçluyu yargılamak ve mâsumları korumak için harekete geçerler. Adâletin sağlanması için bu gereklidir ve bu ayrı bir meseledir. Kişinin mahkemeye karşı suçunu itiraf etmesi bu bakımdan bir fazîlettir ve bu da bir nevî tövbe hükmündedir.
Fakat, kişi başkasını ilgilendirmeyen günahlarını gizlemeli, günahlarını yaymaktan kaçınmalı ve günahlarına kendi vicdanında tövbe etmelidir. Günahları ile övünmek ise haramdır.

Hiç yorum yok:

http://www.youtube.com/watch?v=My2LvqSKo_o

http://www.youtube.com/watch?v=aDI7qF6Hvxs